LAZURİ ENSTİTU

Laz Enstitüsü - Laz İnstitute - Lazepe Do Lazurişi Oxori
Ana Sayfa Blog

Laz Enstitüsü, 7 Kasım’ı Lazca Dil Günü ilan etti! – Bianet

Laz Enstitüsü, dünyada yok olma tehlikesi altında olan diller arasında yer alan Lazcanın korunması, yaşatılması ve bu konuda farkındalık oluşturulması için 7 Kasım’ı Lazca Dil Günü ilan etti.

Laz dili ve kültürünün yaşatılması amacıyla 2013’te kurulan Laz Enstitüsü, 7 Kasım’ı Lazca Dil  Günü olarak ilan etti. Dünyada yok olma tehlikesi altında olan diller arasında yer alan Lazcanın korunması, yaşatılması ve bu konuda farkındalık oluşturulması amacıyla belirlenen gün kapsamında çeşitli etkinlikler planlanıyor.

TIKLAYIN -“Öğrencilerde Lazcanın ayrı bir dil olduğu bilinci oluştu”

Laz Enstitüsü’nden yapılan açıklamada şöyle denildi:

Neden 7 Kasım?

“Türkiye’de Laz dilinin ve kültürünün yaşatılması yönünde çalışmalar 1990’lı yıllarda başladı. İlk Laz kültür dergisi olan OGNİ (duy, anla) 1993 yılının Kasım ayında yayın hayatına başladı. Ama daha da öncesi ilk Lazca gazete olan Mç’ita Murutsxi (Kızıl Yıldız) İskender Tzitaşi ve arkadaşları tarafından 7 Kasım 1929’da Sovyetler Birliği içinde özerk bir cumhuriyet olan Abhazya’da yayınlandı. Tamamı Lazca olan ve Latin harfleriyle hazırlanan gazete, Lazca okuryazarlığının artırılması ve Lazcanın yazılı bir dil haline gelmesini amaç ediniyordu.

Kazım Koyuncu

“7 Kasım’ın başka bir açıdan önemi de Laz müzisyen Kazım Koyuncu’nun doğum günü olması. Lazcanın Türkiye’de tanınması ve sevilmesine büyük katkısı olan Kazım Koyuncu, Laz gençleri tarafından da çok sevilen ve örnek alınan bir kişiliktir. Bütün bu özellikler bir araya geldiğinde simgesel olarak 7 Kasım’ın Lazca Dil Günü olarak belirlenmesi ve kutlanması bir değere işaret ediyor.

Bütün oklar 7 Kasım’ı gösterdi

“Lazca Dil Günü için yapılan birebir görüşmeler ve sosyal medya üzerinden yapılan fikir alışverişi 7 Kasım’ı işaret etti. Bunun üzerine ortak mutabakat sonucu bu tarih belirlendi. Her yıl çeşitli etkinliklerle kutlanması planlanan Lazca Dil Günü, Lazca ve bütün tehlike altındaki diller için farkındalık oluşturulmasına yararlı olmayı amaçlıyor.

TIKLAYIN-Laz Enstitüsü’nden çağrı: #lazurinenaşeni*

İlk Lazca Dil Günü kutlandı

İlk Lazca Dil Günü kutlaması bu yıl 7 Kasım’da gerçekleşti. Zoom üzerinden yapılan etkinliğe yurtiçi ve dışından Lazca üretimleri olan çok sayıda sanatçı, yazar, şair ve aktivistin yanısıra, Laz Kültür ve Dayanışma Derneği, Tehlike Altındaki Diller Ağı bileşenlerinden İstanbul Kafkas Kültür Derneği, Zaza-Der, Hemşin Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği-HADİG temsilcileri katıldı. Lazca şiirlerin okunduğu, Lazca şarkıların söylendiği etkinlikte Lazcanın güncel durumu üzerine konuşmalar yapıldı. Etkinliğin video kaydına youtube/Laz Enstitüsü kanalından (aşağıdaki linkten) ulaşılabilir.

Haberin Linki: https://m.bianet.org/bianet/azinliklar/253029-laz-enstitusu-7-kasim-i-lazca-dil-gunu-ilan-etti

Lazca Eğitici Eğitimi 12 Haziran’da Başlıyor!

Temmuz 2020 yılında AB Türkiye Delegasyonu mali desteğiyle başlayan “Laz-Çerkes Sivil Toplum Ağı Projesi” kapsamında, Türkiye’deki tehlike altındaki diller ile ilgili farkındalık çalışmaları yapmayı ve bu alanda çalışan sivil toplum örgütleri arasında ağ oluşturmayı amaçlayan faaliyetler yürütüyoruz. Bu güne kadar, tehlike altındaki dilleri güçlendirmek ve farkındalık yaratmak hedefiyle ağlar kurduk, ortak çağrılar yaptık, videolar yayınladık ve eğitimler düzenledik. Projenin faaliyetleri arasında, tehlike altındaki dilleri tanıtma ve yaşamalarına destek olma amacıyla eğitimlerimiz devam ediyor.

Bu proje kapsamında, üç sene boyunca düzenlenecek Lazca  Eğitici Eğitimlerinin ilki haziran 2021’de gerçekleşecek. Türkiye’den farklı uzman ve akademisyenlerin eğitici olarak katılacağı bu programda örnekler ile eğitici adaylarının Lazca eğitimi konusunda ihtiyaçları olan bilgiler paylaşılacak.

Eğitimde yer alan oturum konuları şu şekilde; Lazca Nasıl Bir Dildir? Temel Lazca Dil Bilgisi, Lazcanın Dünya Dilleri İçindeki Yeri, Teknoloji Destekli Dil Öğrenimi, Dünden Bugüne Lazca Öğretim Materyalleri, Lazca Öğretimde Materyal Geliştirme, Yabancı Dil Öğretimi Yöntem ve Teknikleri, Lazca Öğretimde Deneyim Paylaşımı.

Zoom üzerinden senkron, Canvas üzerinden asenkron olarak verilecek eğitimin sonunda katılımcılara katılım belgesi verilecektir.

Lazcayı en az orta düzeyde bilen ve öğretmek isteyen herkes eğitime başvurabilir, eğitim ücretsiz ve kontenjanla sınırlıdır.

Lazca Eğitici Eğitimi başvuru linki: https://forms.gle/Y1SPFDFKcDQrmDzJA

21 ŞUBAT DÜNYA ANADİLİ GÜNÜ KUTLU OLSUN

Dünyada her iki haftada bir dil yok oluyor. Dünya üzerinde konuşulan dillerin yarısı yok olma tehlikesi altında. 2008 yılında UNESCO dünyada dilsel farkındalık yaratmak ve çok dilliliği teşvik etmek için 21 Şubat’ı Dünya Anadili Günü ilan etti.
Türkiye’de kamu desteğinden yoksun ve görünür olmayan 30’dan fazla dil konuşuluyor. Dillerin ve kültürlerin insanlığın ortak mirası olduğundan hareketle, tehlike altındaki dil ve kültürlerin Türkiye’de de kültür mirası olarak tanınması, korunması ve yaşatılması amacıyla 2020 yılında Laz Enstitüsü ve İstanbul Kafkas Kültür Derneği ortaklığıyla, AB’nin mali desteği ile yürütülen Laz-Çerkes Sivil Toplum Ağı projesi kapsamında TADNET (Tehlike Altındaki Diller Ağı) kuruldu.
TADNET olarak 21 Şubat Dünya Anadili Günü’nüzü kutluyoruz.

zoom program katılım linki: https://zoom.us/j/98922666802?pwd=dEFoTHY2czNCTndVTUdOdTU0eHdhQT09

Meeting ID: 989 2266 6802
Passcode: 454996

ǨOÇİŞİ XAǨEPEŞİ KİANURİ NOÇKİNE

Ǩoçis, dobaduşen na mulun onuri do oǩonoǩveti (eşit̆i) xaǩepe uğun. Ham xaǩepe oçinu; oxoşkvaşi, adalet̆işi do cumalobaşi temeli ren. Ham xaǩepe var oşinu, ǩoçişi vicdanis isyani na oxenapams zalumuri fiilepes sebep̌i iven. Ǩoçi  zulumişen na çitasen, mtel oxoşkvape na avasen ar dunya; ǩoçinobaşi enni mağali hedefi ren. Ham xaǩepeşi goskuru şeni ǩanonepete emniyet̆i eç̌opumu, gebazgu do zorbaluğis endoli ovapu diç̌irs.

Devlet̆epeşi doloxe cumaluri munasebet̆epe ordaputi becit̆i ren. Heşeni, Oǩoǩateri Millet̆epeşi Xalǩepek ǩoçişi xaǩepes ar fara daha etzuğares. Daha ǩai oskiduşi standart̆epe şeni dolongoneri viçalişaten ya do nena dodves doren. Oǩoǩateri Millet̆epeşi noǩate (uye) devlet̆epek, ham xaǩepeşi goskuru guris dolongoneri renan.

  1. Mteli ǩoçepe; oxoşkveri, onuri do xaǩepete oǩonoǩveti (eşit̆i) dibadenan. Nosi do vicdanite motzopxeri renan, artikartis cumalobate oktu dvaç̌inan.
  2. 1. Ǩart̆ai, ham noçkines na gamignapen mtel xaǩi do oxoşkvapes ugamaǩatu saibi ren.
    2. Ar miti; noǩate na ren dobadonaşi polit̆iǩuri, huǩuǩuri do enternasionali statu-muşi mu ort̆asen ort̆as ham xaǩepe oxmarus var gamiǩatinen.

3) Ǩart̆ais; oskidu, oxoşkva do şuriş emniyet̆is xaǩi uğun.

4) Çkar miti, ç̌ǩori (kyole) vana ǩuli var ixenen. İri çeşit̆i ç̌ǩoroba do ç̌ǩorişi ticaret̆i yasaxi ren.

5) Çkar mitis işǩence, zalumuri do ǩoçinobaşen gale vana ǩoçi tzale na dodums muamele var ixenen do ceza var niçen.

6) Ǩart̆ais, soti ort̆asen ort̆as ǩanonişi tzoxle (oği) ǩoçi sifet̆ite oşinus xaǩi uğun.

7) Ǩart̆ai, ǩanonişi tzoxle oǩonoǩveti ren do ugamaǩatu, ǩanonişi oǩonoǩveti gosk̆urus xaǩi uğun. Ǩart̆ais, ham noçkine ixlali na ikums iri çeşit̆i gamaǩatinus oǩonoǩveti şekilite goskurinus (goçus) xaǩi uğun. 

8) Ǩart̆ais, anayasa do ǩanonepete mus na niçkinu doxmeli xaǩepe-muşi ixlali dixenuna nasionaluri makemepeşe oxtimus xaǩi uğun.

9) Çkar miti ǩanonişe gale var iç̌open, xapisis var molixunen do zorite soti var işkvinen. 

10) Ǩart̆ais adili do unpulu ar makemes dodgitus xaǩi uğun.

11) 1. Ar ǩabaetite na niçkinu miti, unpulu ar makemes ǩabaet̆i-muşi isp̌at̆i ixenaşakis uǩabaet̆e oşinus xaǩi uğun.
2. Çkar miti; ǩabaet̆i na didu oras, nasionaluri vana enternasionaluri huǩuǩik ǩabaet̆i na var şinums ar fiili şeni ma(h)kyumi var ixenen. Do, ǩabaet̆i na didu oraşi cezaşen daha dido ceza var niçen.

12) Mitişi doxmeli skidalas, ocağis, oxoris do ç̌arapes ǩanonişi gale mudaxale var ixenen. Onuri do itibari-muşis zarari var niçen. Ǩat̆ais, ham çeşit̆i mudaxale do zarari şeni ǩanonite gosǩurus xaǩi uğun.

13) 1. Ǩart̆ais, ǩat̆a devlet̆işi sinorepeşi doloxe serbest̆i goxtimus do doxunus xaǩi uğun.
2. Ǩart̆ais; muşi vana çkva ar devlet̆işen gamaxtimu do dobadona-muşişa goktalus xaǩi uğun.

14) 1. Zulumişi tude na ren ǩart̆a ǩoçis, çkva dobadonapes mokaçu do hek gosk̆urus xaǩi uğun.
2. Siyasi na va ren ǩabaet̆epe vana Oǩoǩateri Millet̆epeşi hedefi do prensibepeşi tersi xalepeşen na moşaxtasen  davapes ham xaǩi var ixmaren.

15) 1. Ǩart̆ais, ar dobadonaşi yurt̆aşi ovapus xaǩi uğun.
2. Çkar miti, ǩanonişi gale yurt̆aşobaşen var nit̆ǩoçen vana yurt̆aşoba gokturu xaǩi var moivaren.

16) 1. Oçiloni do okomoconi ǩat̆a komoli do oxorcas; mutuşen ugamaǩatu, oçilu-okomocu do ocaği dodgus xaǩi uğun. Çili-komocepes, ǩat̆a şeis oǩonoǩveti xaǩepe uğunan.
2. Oçilu-okomocu, eşepeşi riza-nişite iven.
3. Ocaği, xalǩişi natureli do temeli unite-muşi ren; xalǩi do devlet̆ik guçums do guskurams.

17) 1. Ǩart̆ais, xvala vana çkvapeǩala mulkiyet̆i oxenus xaǩi uğun.
2. Miti, mulkiyet̆i-muşişe(n) ǩanonişi gale maxrumi var ixenen.

18) Ǩart̆ais; omsifonus (oduşunus), vicdani do dini goşağus xaǩi uğun. Dini vana oceru-muşi gokturu, doguru, oxvamu do rituelepete otziru ham xaǩişi doloxe ren.

19) Ǩart̆ais, omsifonu do tkvalaş oxoşkva xaǩi uğun. Fikirişi saibi oyapu, çkinapa do omsifonupe ogoru, hantepe eç̌opinu do gortu ham xaǩişi doloxe ren.

20) 1. Ǩart̆ais, cumalobate oǩoǩorobus do oteşǩilus xaǩi uğun.
2. Çkar miti, ar teşǩilat̆is meǩatu şeni var nikaçen.

21) 1. Ǩart̆ais, direkti vana temsilcipe-muşite dobadonamuşişi idares meǩatus xaǩi uğun.
2. Ǩart̆ais, ǩamuşi xizmet̆epe oǩonoǩveti eç̌opinus xaǩi uğun.
3. Xalǩişi irade, devlet̆işi otoriteşi temeli ren; ham irade, reyi ot̆oçu xaǩi-ǩala mpuleri do serbesi reyi ot̆oçute, ora do ora na ixenen goşatsxunupete niçkininen.

22) Ǩart̆ais, ǩomuniteşi noǩate na ren do sosyaluri emniyet̆obas xaǩi uğun. Mteli şeni ǩoçinobaşi onurite oskidu becit̆i ren. Şuroba-muşi oxoşkvate ordu ǩart̆aşi xaǩi ren. Hamuşeni ekonomiǩuri, sosyaluri do kultururi xaǩepe dvaç̌in. Ham xaǩepe, devlet̆işi ǩaynağepe do idarete goiskuren. Nasionaluri onç̌işupe do enternasionaluri oǩoǩatupe ham xaǩepeşi oxmarus nuşvelams.

23) 1. Ǩart̆ais oçalişu, dulya-muşi serbesi goşağmalu, adili do emniyet̆i doloxe na ren dulyas oçalişu xaǩi uğun. Do, udulyelobaşen goskurus xaǩi uğun.
2. Ǩart̆ais; ugamaǩatu, oǩonoǩveti dulya şeni oǩonoǩveti ucret̆i  eç̌opumus xaǩi uğun.
3. Na içalişams mtelis; ti-muşi do ocaği-muşi şeni, ǩoçişi onuris na namskvenen steri adili do ǩoçineburi ucret̆i eç̌opumus xaǩi uğun. Diç̌irsna çkva sosyaluri meşvelupete nimxacinen.
4. Mtelis, pelapa-muşi şeni sendiǩa gedgus do sendiǩas meǩatus xaǩi uğun.

24) Ǩat̆ais, doşvacu do boşi ora xaǩi uğun. Oçalişu ora şeni sinori gedagu do meçkineri periodepes geç̌arelite moşvacu ham xaǩişi doloxe ren.

25) 1. Ǩart̆ais, ti-muşi do ocaği-muşişi ǩaoba şeni enç̌apa st̆andart̆is xaǩi uğun. Oç̌ǩomu, dolokunu, oxori do şurǩaobaşi xezmet̆epe ham xaǩişi doloxe ren. Majura xolo, udulyanoba, xarmeloba, sak̆at̆oba, şira doskidu do badoba-didaloba xalis emniyet̆i doloxe ovapu xaǩi uğun.
2. Nana do berepes, doxmeli otsadus do meşvelus xaǩi uğunan. Mtel berepes, okomocu do oçiluşi gale vana doloxe dibadeǩesti ayni sosyaluri goskurus xaǩi axmarenan.

26) 1. Ǩart̆ais, oslop̌uş xaǩi uğun. Oslop̌u, geç̌ǩapa do mecburi aşamapes ugeç̌areli ren. Geç̌ǩapuri oslop̌u mecburi ren. Teǩniǩuri do mesleǩuri oslop̌u, mteli şeni gontzǩeri ren. Universituri dogurapa ǩabiliyet̆i na uğun mteli şeni oǩonoǩveti ren.
2. Oslop̌uk, xaǩepe do temeli oxoşkvape ordu gamisonasen. Oslop̌uk mtel millet̆epe, xalǩepe do dinuri gurubepeşi doloxe gognapa do cumaloba teşviǩi vasen. Cumalobaşi goskuru şeni Oǩoǩateri Millet̆epeşi onç̌işupes numxacasen.
Berepeşi oslop̌us maarani xaǩi nana do babapeşi ren.

27) 1. Ǩart̆ais, ǩomuniteşi kultururi skidalas eǩoǩatus, sanat̆işen opelus, çkinapuri ordapas meǩatu do hemuşi pelapape gortus xaǩi uğun.
2. Ǩart̆ais, muşi tzopxeri na ren çkinapuri, ç̌aruri, sanat̆uri noxenepeşen na mulun manevi do maddi pelapape-muşi gosk̆uru xaǩi uğun.

28) Ǩart̆ais, ham Noçkines na ren xaǩi do oxaşkvape(s) na moxvadasen nasionaluri do enternasionaluri rejimis xaǩi uğun.

29) 1. Ǩart̆ais, ǩomunite-muşişi doloxe vazifepe uğun.
2. Mtelik, xaǩi do oxoşkvape ixmart̆a-şakis çkvapeşi xaǩi do oxoşkvape şinasen; Demoǩratiǩuri ar ǩomunites exlaǩi, ǩamuşi getzopxa do geneli ǩaoba şeni ǩanonuri sinorepes meǩoreri ivasen.
3. Ham xaǩi do oxoşkvape, Oǩoǩateri Millet̆epeşi nogurepe do prensibepeşen gale var ixmarinen.

30) Ham Noçkineşi çkar huǩmi; ar devlet̆is, gurubis vana ǩoçis, hak na gamignapu xaǩi do oxoşkvape gondinu hedefi na uğun faliyet̆i getzopxuşi xaǩi na meçasen steri var itsxunen.

LAZCA’YI SANAT KURTARACAK

“Bir rüya gördüm, anlatsam anlamazsınız” Ubıhça’nın ölmeden önceki son temsilcisi Tevfik Esenç’in bir sabah dilinden dökülmüştü bu sözler….

RÖPORTAJ: Sahra Torlak

“Bir rüya gördüm, anlatsam anlamazsınız” Ubıhça’nın ölmeden önceki son temsilcisi Tevfik Esenç’in bir sabah dilinden dökülmüştü bu sözler. Akıcı bir Türkçe konuşuyordu ama Ubıhça bilen olmadığı için gördüğü rüyayı anlatamıyordu. Bir dili konuşan son insan olmanın yükü omuzlarındaydı. Ürpertici bir yalnızlık değil mi?.. Esenç, 1992 yılına kadar Ubıhça’nın son temsilciydi. Ubıhça ve Tevfik Esenç bu coğrafyadaki en çarpıcı örnek… Çünkü UNESCO’ya göre dünyada yaşayan 7 bin civarında dil bulunuyor ve bunların 2 bin 500’ü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bunların arasında Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaygın olarak konuşulan Lazca da var Süryanice de Zazaca da… İşte bugün Lazca’nın kaderi de Ubıhça’ya dönmemesi için mücadele eden bir ismi sayfamıza taşıyoruz. İsmail Avcı, Boğaziçi ve Bilgi Üniversitesi’nde seçmeli olarak Lazca ders veriyor öğrencilere. Laz Enstitüsü’nün de Başkanlığını yürütüyor. Yalnızca bu kadar değil elbet, okullarda Lazca’nın seçmeli dil olarak tercih edilmesi için öğretmen yetiştirilmesinden, kaynak kitap çıkarılmasına kadar birçok alanda aktif rol alıyor.

Derler ki “Bir milleti yok edeceksen önce dilini yok et.” Lazca yok olma tehlikesi altındaysa bir millet de yok olmak üzere midir? Girişi Lazca’nın karşı karşıya kaldığı bu tehlike ile yaparsak neler söylersiniz…

-Dilini kaybeden bir milletin en değerli varlığını ve de çok şeyini kaybettiğini söylemek doğru olur ancak o milletin bütünüyle yok olduğunu söylemek biraz abartıya kaçabilir. Dil, pek çok halk için kimliğin önemli bir göstergesi. Bazı halklar için bu din olabiliyor ve bazen her ikisi birden ama Lazlar için dil (Lazca) Laz kimliğinin ana unsurudur diyebiliriz. Şimdiden, Lazların önemli bir bölümünün anadilini kaybettiğini söyleyebiliriz ve bu durum Türkiye ve hatta dünyadaki çok sayıda halk için de geçerlidir. Öte yandan, Laz toplumunda pek çok insan iki dilli yani Lazca ve Türkçeyi aynı anda konuşuyor. Buna rağmen, Lazlık bir kimlik olarak varlığını devam ettiriyor. Lazca konuşanların sayısı zaman içinde çok azalsa da Lazcanın tamamen yok olacağını düşünmüyorum. Ayrıca, Lazlık bir olgu olarak ezelden beri bu toprakların önemli bir değeri ve kolay kolay yok olacak gibi gözükmüyor.

Burada, bir konuya değinmek istiyorum. Biz Laz derken sadece Türkiyeli Lazları kastetsek de bir de Gürcistan’ın Karadeniz sahilinde yaşayan nüfusu 1 milyonu aşan bir Laz kitlesi var. Bu insanlar Megrel olarak biliniyor ve onlar da Lazca konuşuyorlar. Bunu da hesaba katmak gerekir diye düşünüyorum.

Lazca bugüne kadar bir şekilde varlığını sürdürmüş ve bugüne gelmiş, siz atanızdan dedenizden öğrendiniz peki bundan sonrasında… Atalarımız dedelerimiz toprak oldukça bir dili, bir kültürü de toprağın altına mı koyacağız? Çünkü sadece iletişim kurduğunuz bir dil değil, bu dilde anlatılan masallar, bu dilde söylenen şarkılar, türküler, ağıtlar… Bütününe baktığımızda bir kültür demek…

-Dillerin yok olma tehlikesi altında oluşu Lazcaya özgü bir durum değil. Dünya üzerinde binlerce dil tehlike altında olduğunu biliyoruz. Türkiye’de de yakından bildiğimiz bir Kuzey Kafkas dili olan Ubıhça örneği var ki, Ubıhça son konuşucusu Tevfik Esenç’in ölümü ile ölü dil kategorisine girmişti.

Çok şükür Lazca hala hayatta ve muhtemelen birkaç yüz bin konuşanı var. Az sayıda olsa da Lazca öğrenen çocuklar var. Lazca eğitim materyallerimiz ve Lazca öğreten öğretmenler var.

Bu arada, dilin yaşatılması ve canlandırılması konusunda 30 yıllık bir tecrübeye de sahibiz.

Bundan sonra ne olacağı ise tüm dünyada aynı kaderi paylaşan dil aktivistlerinin aklındaki soru. Kolay bir cevabı yok ne yazık ki.

Bir taraftan Lazca ve benzer kategorideki diller varlıklarını sürdürme konusunda ciddi olarak dezavantajlı durumdalar ancak önümüzde fırsatlar da var. Bu dillerin yaşaması her şeyden önce mirasçılarının tutumlarına bağlı. Tabi ki, devletin kolaylaştırıcı tutumu, sunacağı fırsatlar ve genel kamuoyu ilgisi de sonucu etkileyecektir.

Eğer Lazcanın (siz bunu, Zazaca, Pomakça, Süryanice, Çerkesçe, Hemşince, …) yaşaması isteniyorsa modern yaşama uyarlanması gerekiyor. Yani şehirli insanın ihtiyaç duyduğu alanlarda Lazca üretimler yapılmalıdır. Lazca’yı sanat kurtaracak. Kazım Koyuncu bu sözü doğrulayan üretimler yapmıştır.

Lazca’nın yaşatılması için siz bir yola çıktınız, bu yolculuk nasıl başladı? Siz Lazca’yı kimden öğrendiniz ve nasıl oldu da “Bu dili yaşatmalıyım” diye kendi kendinize bir dert edindiniz ?

-Lazca benim anadilim. Çocukluğumda bizim köyde (Noxlapsu) herkes Lazca konuşuyordu. Bu yüzden, tek dilli olarak büyüdüm. Türkçe ile benim yaşıtım milyonlarca çocuk gibi ben de ilkokulda karşılaştım. Ama benim okuduğum ilkokulda Lazca konuşmamamız yönünde herhangi bir sözlü uyarı ya da baskı yoktu. Yalnız bizden önceki dönemlerde öğretmenlerin Türkçe öğretebilmek amacıyla yoğun bir baskı uyguladıklarına yönelik birçok hatıra dinlemişliğim vardır.

Lazca ve Türkçe’nin iki ayrı dil olduğuna dair farkındalık bende ilkokul öncesi dönemde gelişti. Babaannem Türkçe bilmiyordu. O zamanlar köylerde sağlık ekipleri dolaşırdı. Babaannem sağlık ekibi ile anlaşamıyordu. Bu da espri konusu oluyordu. Türkçe bilmeyen ninelerle ilgili anlatılan fıkralar vardı.

Ama ortaokulda durum değişti elbette… Köyün aksine kimse Lazca konuşmuyordu ve bu bana gerçekten çok anlaşılmaz geliyordu. Bunu İstanbul’da uykuya dalıp, Londra’da uyanmaya benzetebilirsiniz. Benim için şok edici bir tecrübeydi ve neden sorusu bu yıllarda kafamda belirginleşmeye başladı.

Üniversiteye başladığımda İngilizce öğrenirken bu sorulara yeni sorular eklendi. Türkçe ve İngilizce’nin bir alfabesi vardı ve bu diller yazılıyordu. Lazca’nın alfabesi yok muydu, Lazca neden yazılamıyordu? Bunu Amerikalı İngilizce hocama sordum. “İngilizce öğren, birlikte bir alfabe yapalım” dedi. Bu hevesle sınıfı geçecek kadar İngilizce öğrendim ama tabi ki, bizim hoca hikâyeyi çoktan unutmuştu.

Birkaç ay sonra zaten bir alfabenin var olduğunu arkadaşlarımdan öğrendim. Ve elime Latin alfabesinden uyarlanmış bir Laz alfabesi geçti. Buna vesile olan da Vanlı bir Kürt arkadaştı.

Yarım saat içinde alfabeyi öğrendim. Lazca kelimeler yazıp Lazca bilen arkadaşlarıma gösterdim. Herkese çok ilginç geliyordu çünkü hiçbirimiz Lazcanın yazıldığına tanık olmamıştık. Zaten pek çoklarına göre Lazca bir dil değildi. Arkadaşlar yazılamayacağını düşündükleri kelimeler söyleyip yazmamı istiyorlardı ve ben yazdığım zaman hayrete düşüyorlardı.

Kısaca, yeni bir kıta bulmuş gibiydik. Lazcanın yazılabiliyor oluşu akıl alır gibi değildi ve çok heyecan vericiydi. Aradan 32 yıl geçti ve o heyecan bende hiç eksilmedi.

Siz Boğaziçi ve Bilgi Üniversitesi’nde Lazca dersler veriyorsunuz aynı zamanda da Lazca ile ilgili faaliyetler yürüten Laz Enstitüsü’nün Başkanlığını yapıyorsunuz. Enstitü’nün faaliyetleri başta olmak üzere Lazca’yı yaşatmak için neler yapıyorsunuz?

-Laz Enstitüsü’nün misyonu “Lazcayı yaşatmak” olunca tüm çabamız buna hizmet edecek şekilde oluyor. Öncelikle, anadillerimize yönelik farkındalık geliştirmeye ihtiyacımız var çünkü bu dili çocuklarımıza artık aktarmıyoruz.

Lazca eğitim materyalleri hazırlıyoruz, MEB ile protokoller yapıp, Lazca eğitici eğitimleri yapıyoruz. Şimdiye kadar ikisi MEB’e bağlı öğretmenlerle olmak üzere 4 kez Lazca eğitici eğitimi yaptık. Bu eğitimler sayesinde, ortaokullardaki seçmeli Lazca derslerde ihtiyaç duyulan öğretmen ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunmuş oluyoruz. MEB ile yapılan bu eğitimlere devam edeceğiz.

Lazca’nın durumuna yönelik saha araştırmalarına dayanan raporlar hazırlıyoruz. Ulusal ve uluslararası akademik çevrelerle ilişkiler geliştirip, Lazca’nın bilinirliğini arttırmaya çalışıyoruz.

Lazca çalışan akademisyenlere talep olması halinde destek veriyoruz. Lazca öğrenmek isteyenlere yönelik eğitimler yapıyoruz. Sadece 2021-22 yılında 10 sınıf açtık ve 235 kişiye Lazca ders verdik.

Bir de etkinliklerimizi duyurmamıza yardımcı olan sosyal medya hesaplarımız var. Oralardan Lazcanın sesini duyurmak için çabalıyoruz. Öte yandan tehlike altındaki diller için dijital aktivizm eğitimleri verdik. Dijital dünyada dil savunuculuğu nasıl yapılır, ne tür içerikler üretmek gerekiyor ve elbette bu alanda dünyada neler yapılıyor, bunları anlamaya çalışıyoruz.

2016’dan beri yürüttüğümüz Avrupa Birliği (AB) destekli projelerimiz var. İlk projemiz “Anadili temelli çok dilli eğitim” başlıklıydı. 2020 yılında “Laz-Çerkes Sivil Toplum Ağı” başlıklı yeni bir projeye başladık. Bu proje kapsamında Tehlike Altındaki Diller Ağı (TADNET) adıyla bir ağ oluşturduk. Bu ağın içinde Türkiye’de konuşulan ve tehlike altında olan diller üzerine hak temelli çalışma yürüten sivil toplum örgütleri bulunuyor.

Pandemi sürecinde dijital mecralardan etkinliklerinize devam ettiniz çeşitli kurslar düzenlediniz, bu kurslardan nasıl bir geri dönüş aldınız ve yeni kurs planlaması var mı?

-Pandemi sürecinde dijital ortamları yoğun bir şekilde kullandık. Eğitimlerimizi buralarda yaptık. Elbette yüz yüze etkinliklerin yeri bir başka ama dünyanın herhangi bir yerindeki birinin etkinliklere katılabilmesi de büyük bir fırsat sunuyor.

Etkinliklerimize Türkiye ve dünyanın farklı bölgelerinden çok sayıda insan katıldı. İlk defa Latin Amerika’daki, Hawai’deki tehlike altındaki bir dilin durumunu kendi ağızlarından dinleme fırsatı bulduk. Bunun yanında, çok sayıda yabancı akademisyen ağırladık ve tecrübelerini bizimle paylaştılar. Daha kapsamlı etkinlikler planlamak için çalışmalarımız devam ediyor.

Lazca 2013 yılında seçmeli ders olarak okullara girdi bu gelişme istenilen düzeye ulaştı mı? Okullarda Lazca’nın tercih edilme oranı nedir? Şimdi okulların açılmasına kısa bir süre kala, Lazca’nın tercih oranını olumlu yönde değiştirmek için öğretmenlere, okul idarecilerine, velilere ne gibi görevler düşüyor?

-2013 yılında Lazca ortaokullarda seçmeli ders oldu. Ders programlarını ve eğitim materyallerini yapılan bir protokol ile Laz Enstitüsü hazırladı. İlk yıllarda belli bir ilgi ve talep oluştu elbette ancak özellikle 2018-2020 arasında hiç sınıf açılmadı maalesef. Şimdilerde bu derslerin canlandırılması ve sınıf sayısının artması için kampanyalar düzenliyoruz.

Her şeye rağmen seçmeli Lazca dersler desteklenmediğinde tercih edilme oranları çok düşük olduğunu söylemek mümkün.

Bu arada, seçmeli Lazca dersler için öğretmen yok. Laz Enstitüsü olarak, öğretmen ihtiyacına az da olsa cevap verebilmek için MEB ile protokol imzalayıp Mayıs 2022’de Lazca eğitici eğitimleri yaptık. Bunu sürdürmeyi planlıyoruz. Nihai çözüm olarak üniversitelerde Laz Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması gerekiyor. Kürtçe, Çerkesçe, Gürcüce, Zazaca için üniversitelerde bölümler mevcut ancak nedense bugüne kadar Lazca bir bölüm açılmadı.

Aslında, derslerin açılıp açılmaması tamamen okul idarecilerine bağlı. Okul müdürü isterse en azından bir sınıf açılır. Elbette ki, velilerin talepte bulunması da sonucu etkiliyor.

Laz Halk İnanışları Hakkında – Nʒa Nek̆na

Yazan : Mert Yaşar

Laz kültürüyle ilgili en dikkat çeken başlıklardan biri halk inançlarıdır. Lazların; doğayla, gökyüzüyle ve hayvanlarla etkileşimi zengin bir inanış kültürünü de beraberinde getirmiştir. Evlerin toplu yerleşimde olmaması ve bu nedenle evlerin arazilerde kısmen izole kalması nedeniyle de bir mesafeden diğerine gerçekleşen seyahatler genellikle karanlıkta ve yaban hayatıyla iç içe gerçekleşmiştir. Diğer topluluklara nazaran; karanlık, doğa ve kendiyle daha fazla başbaşa kalmış bu toplumda bilinmeyenin anlamlandırılması çok zengin bir halk kültürünü doğurmuştur.


Lazların evren algısı gökyüzü, yer ve yeraltı kavramları üzerinden oluşmaktadır. Esat Sarı şöyle ifade ediyor: Lazlarda, cennetin de gökyüzünde olduğuna; ölen insanlardan iyi huylu olanların göğe yükselip, Ay’a ve yıldızlara gittiğine inanılıyordu. İnsan ruhunun göğe yükselmesi bir kutsanma sayılmaktaydı. İnsan ruhunun, göğe yükseleceği zaman gök kapısının (ntsa nek̆na) açıldığı ve oradan içeriye geçtiğine inanılmaktaydı. Gök kapısının açıldığını görenler de kutsanmış sayılıyordu. Bugün, Lazlar arasında yaygın olarak kullanılan “ntsaşa exti= Göğe yüksel” temenni sözü, göğe yükselmenin hâlâ önemsendiğini ve unutulmadığını göstermektedir.


Ntsa nek̆na, Laz halk inanışları içerisinde ilginç figürlerden biridir. Gökyüzündeki bu geçiş kapısının açılması belli günlerde olduğu gibi, belirsiz zamanlarda da görülebilmekteydi. Örneğin yeni yıl gecesi (Tzanağani) bu kapı bir anlığına açılırdı (İrfan Çağatay, Laz Halk İnançları ve Mitolojisi). Bu kapının açıldığı, gökyüzünde yoğun bir yıldız kümelenmesi olduğu zaman anlaşılıyordu. Göğün kapısı açıldığında hemen dilek dilenir ve bu dileğin gerçekleşeceğine inanılırdı.


Pazar Şilerit’den aktarılan bir gözleme göre 1960’larda babaannesi tarafından gece yarısı uyandırılan kişiye gökyüzü kapısının açıldığı söylenmiş ve dilek tutması istenmiştir. Kişinin tanık olduğu bu gözleme dayanarak bunun Samanyolu Galaksisi‘nin gökyüzünde belirgin bir şekilde görülmesi olarak değerlendiriyoruz.

Lazuri

Çeviri: Selen Balcı

Lazuri kulturas, xarkişi ocerape dido becit̆i ren. Lazepek, tabiat̆i, ntsa do skindinape k̆ala dido oxoktaman şeni ham ocerape-ti boyne skidun. İrik, oxerepe timuşepeşi onas ok̆odumt̆es do artik̆ati mtel oras var ažirurt̆es; heya şeni mʒ̆k̆upis do mt̆urepeş şkurnate ek̆rabape odziruşa ulurt̆es. Majurani xark̆epe steri var do, Lazepeşi kultura ham uçkineri mutxapeten xampa iyu.

Lazepeşeni evreni, ntsa, let̆a do let̆a tude ort̆u. Esat Sari haşo tkums: Lazepek ç̌enneti-ti nʒas na ren, k̆ai k̆oçepe nʒaşa extanen do tuta do murunʒ̆xepeşa idanen, ya icert̆es. Haya, xvameri ar vak̆a ort̆u. Ar k̆oçiş şuri nʒaşa na extasen oras nʒa nek̆na na goinʒ̆k̆en do hem k̆oçik ç̌ennetiş doloxe na amulun iduşunamt̆es. Ham na ažiru majurani k̆oçepek-ti gexvameri iyert̆es. Handğa na itkven oxvamu “Nʒaşa exti!”, ham oceraşi xolo-ti becit̆i na ren do mitis na var goç̌k̆ondun oʒ̆irams.     

Nʒa nek̆na belli ndğalepes na goinʒ̆k̆u-ti, uçkineri ndğalepes na goinʒ̆k̆u-ti iyu. Ham nek̆na ǯanağaniş seris amʒika ora şeni goinʒ̆k̆ert̆u (İrfan Çağatay, Laz Halk İnançları ve Mitolojisi). Nʒas dido murunʒ̆xepe na ižiruis, nek̆na na goinʒ̆k̆asen oxiʒonert̆u do yeine ar mutxape ik̆vandinert̆u.

Atina Şilerit’işen ar mitxak na miʒ̆ves, 1960’epes seriş gverdis ar k̆oçi nandidimuşik gok̆unʒ̆xinu do ren do nʒa nek̆na goinʒ̆k̆u şeni ar mutxape ak̆vandi ya tku do ren.

Understanding Months and Seasons in Laz Culture

Written by: Okan Dale

The Laz community has a profound connection with nature, a bond that is reflected in the naming of their months. These names often draw inspiration from seasonal and climatic changes, encapsulating agricultural rhythms and events taking place around black sea area.

Contrary to a common belief among many Laz families, including my own, it was thought that there were no specific names for the months. However, this belief is far from the truth. This belief was dispelled through extensive field research, engaging conversations with our elders, and collaborations with scholars. The journey of discovery revealed a rich variety of names, each with its unique story.

In the spirit of reconnecting with our roots and enriching our understanding of Laz heritage, I present to you the months of the year, intricately woven with their historical origins and the cultural nuances they embody.

Months

January – Ǯanağani

Ǯanağaniş K̆vari (New Year’s Bread) Photo Şeyma Dereci

Ǯanağani is the Laz people’s new year. Amongst other dishes, families celebrate this occasion with the New Year’s Bread. Whilst preparing the dough, a token (coin, seed, nut) is hidden inside. The person who receives a piece of the bread containing this token becomes the ‘moineri’ (lucky one) one of the year. This person also becomes the leader of the household and initiates important traditions throughout the year.

Etymology: this word derives from the words ‘Ǯana’ (year) and ‘ağani’ (new). Laz New Year takes place on January 14th, based on the Rumi Calendar.

February – Tutamk̆ule/Ǩuçuğayi

Minci

The Laz kitchen is centered around three main ingredients: Lu/Luqu (Kale), Kapça (anchovy) and Pucişi (dairy products). Traditional Laz households regarded the supply of milk as a priority. This importance given to dairy products is reflected in daily consumed items like cheese, butter, yogurt, buttermilk, and rice pudding. Minci, shown in this photograph, is a symbol of the ancient milk products tradition of the Laz community.

Etymology: the word Ǩuçuğayi derives from Turkish and translates to ‘small month’. Tutamk̆ule is a composita based off (m)tuta (moon) and mk̆ule (short). Both names reflect the short duration of the month, and it appears the naming of this month may be a modern phenomenon. 

March – Mart̆i

Nokalakevi Cixa Kvinci Photo İsmail Avcı Bucaklişi

Nokalakevi, also known as Archaeopolis, served as the capital of the Kingdom of Lazica (also known as Egrisi), the ancient Kingdom of the Laz people, throughout the Late Antique period. The city’s strong walls made it an important strategic fortress during this era.

Etymology: March is attributed to Mars in Roman mythology, the god of war and agriculture, as well as the protector of the Roman Empire.

April – Ap̌rili

Mşkveri Purki (Rhododendron) Photo İsmail Avcı Bucaklişi

As spring arrives, the region’s beauty is augmented by the blooming of rhododendrons, adorned with yellow and pink petals. More than just a visual delight, this flower represents the natural grace and pride of the region. It occupies a unique position in Laz culture due to these qualities.

Etymology: April, the fourth month of the year (Nisan in Turkish), likely gets its name from the Latin word “Aperire”, referring to the time when plants bud and flowers bloom.

May – Mayisi

Women collecting tea (nçai) Photo İsmail Avcı Bucaklişi

After its introduction in the Black Sea region in the mid-20th century, tea (nçai) has become deeply intertwined with the modern identity of Laz culture. The tea fields blanket the region in a lush green cover, and harvesting these leaves not only provides a livelihood, but also represents the agricultural spirit of the area. The harvest of these delicate leaves reflects the dedication and expertise of the local community. Today, tea harvesting has become both a communal activity and a valued “modern” tradition in Laz culture.

Etymology: The origin of the name “May” traces back to the Ancient Roman calendar. This name is derived from the Greek goddess Maia, who is identified with the Roman goddess of fertility, Bona Dea, whose festival was celebrated in the month of May.

June – Mbulora

Mbuli (Cherries) photo Pexels Irina İriser

 The sweet cherry of Northern Anatolia has been lovingly cultivated by the Laz people for centuries. While modern irrigation methods are widespread in other regions, the Black Sea communities maintain their traditional methods in cherry cultivation. Interestingly, cherries hold deep cultural significance for the Laz people. They believed that malevolent individuals could be resurrected by evil spirits after death. To prevent such a resurrection, a post made from a cherry tree would be placed in the center of the grave, and the protection was further strengthened by the prayers of elders who knew the deceased.

Etymology: “Mbulora” is a combination of the words “mbuli” (cherry) and “ora” (time), signifying the cherry season.

July – Kʒapa 

Atina Kizkule (Maiden Tower) Photo İsmail Avcı Bucaklişi

Kizkule, extending from the coast of the Black Sea (uçamzuğa), stands as a testament to the rich history of Pazar (Atina). There is much debate about its origin and purpose. According to some historians, its construction dates back to the 13th or 14th century, during the period of the Trebizond Empire. Others believe it was built as a residence for a Genoese princess.

Etymology: Kʒapa is known by the Laz people as the “rotten month.” This name is derived from the word “kʒeri,” which means “rotten.” From July 13 to August 13, the weather in the Black Sea region is extremely humid and rainy. Due to this, many things deteriorate much faster during this period.

August – Ağustozi/Mariaşina

Children on a Mtzk̆o (Cherry Laurel / BlackBerry) tree Photo İsmail Avcı Bucaklişi

Mʒ̆ǩo (blackberry) is eagerly awaited all summer, with the picking season occurring towards the end of August. It is cherished by all generations of the Laz people. Especially children love blackberries not only for their taste but also for the way they stain their teeth blue! This delightful fruit not only connects the community with nature but also becomes the subject of fragrant memories passed down through generations.

Etymology: Agustozi is derived from the name of the first Roman Emperor, Augustus Caesar, who ascended to the throne in the 8th century BC. Mariaşina translates to “In Remembrance of Maria.” The suffix “-şina” comes from the verb “elasinu,” meaning “to commemorate.”

September – Çxalva

A sifteri (hawk) perched on its owner’s arm, photo Ismail Avcı Bucaklişi

When September arrives and Laz hunters prepare for their mountain expeditions, the sifteri (hawk) becomes a part of their hunting tradition. These majestic birds, highly valued in Laz culture, not only assist in hunting but also embody the bond between humans and nature within the Laz communities. The reverence for hawks is yet again a testament to the intertwined nature of the environment and tradition in the Laz way of life.

Etymology: Çxalva is a word used in the Atina dialect of the Laz language. It is related to the word “oçxu”, meaning ‘to wash‘, and indicates times of heavy rain.

October – T̆axva/Guma

Serende with lazut̆i (corn) photo İsmail Avcı Bucaklişi

Serende, known among the Laz people as Nalya, Nayla, Serenti, or Serende, is a wooden structure used for storing winter crops. It protects the produce from moisture and rodents. Built on four pillars, it rests on a circular device called “parpa” in Laz, which prevents rodents from climbing up.

Etymology: In the Laz language, “T̆axva” is used in the West Black Sea dialect, while “guma/gima” is used in the Central and East Black Sea dialects. Both terms denote the harvest of different agricultural products. In Laz, the harvest of spike-bearing plants is expressed with the verb “ogumu/ogimu,” while corn harvesting is described with the verb “ot̆axu.”

November – Stveli/Ǯilva

People preparing Kyume (Churchkhela) Photo Ayhan Öztürk

Kyume, also known in Turkish cuisine as “walnut sausage,” is a beloved dish in Laz culinary culture. Walnuts are strung together, dipped in hot grape molasses and dried to take the shape of a sausage. Considering the humid climate of the Black Sea region, the vertical drying method of kyume is more practical compared to other dried fruit products like “pestil” (hot air/sun drying). This unique delicacy also demonstrates how the Laz people effectively utilize and preserve their natural resources.

Etymology: As a month name, “Stveli” is used in the Eastern Black Sea dialect, while “Ǯilva” is used in the West. Stveli also signifies autumn. Ǯilva, on the other hand, is derived from the verb oʒ̆ilu, meaning ‘to harvest grapes and pears‘.

December – Xristona/Xristana

Çiçilak̆i

“Çiçilaǩi” is a New Year’s tradition adopted by the Laz and Megrelian of Christian faith, consisting of a tree made from dried hazelnut or walnut branches, varying in size from 20 cm to 3 meters. Historically selected by the head of the household, this tree also played a spiritual role in medieval times. It was believed to protect the home from evil spirits, especially when marked with a drawn or carved cross. Today, “çiçilaǩi” has adapted to modern practices and is now decorated with apples or pomegranates; sometimes even money is hung on it to symbolize prosperity.

Etymology: “Xristona” is formed by combining the word “Xrist” (Christ) with the suffix “-ona,” which in Ancient Greek means “birth.” This term is directly derived from the Greek word “xristougenna,” meaning “Birth of Christ”, referring to the Christmas holiday.

SEASONS

Spring – Purkinora

Purkinora (Spring) Photo Nisa Çokokumuş

Etymology: the word “Purkinora” might mean “the time of flowers” (spring), but there’s also a possibility that it is derived from the word “opurku”, which means “to open.” This indicates the season when flowers bloom and branches sprout.

Summer – Monç̌inora

Monç̌inora (Summer) Photo Azmi Karadeniz

Etymology: “Monç̌inora” is formed from the combination of the words “monç̌inu” and “ora.” Here, “monç̌inu” refers to the maturation or ripening of something, while “ora” denotes the concept of time. Together, they signify “the time of maturation”, which corresponds to the summer season.

Autumn/Fall – Stveli/Cuzi

Stveli / Cuzi (Autumn) Photo Azmi Karadeniz

Etymology: The word “Stveli” in the Laz language has multiple meanings. Although it is generally used in a comprehensive way for “seasons”, it is specifically used for “autumn” and the month of November. It refers to the falling of leaves.

Winter –İnuva/ İnora /K̆işi

İnuva / İnora / K̆işi Photo Azmi Karadeniz

Etymology: “İnora/İnuva” is formed by combining the meanings of the word “ini” (cold), and “ora” (time). Therefore, it translates to “the time of cold”, signifying the colder season or winter. “K̆işi” is derived from the Turkish word “Kış”, translating to winter. 

Keyword: Laz, Laz people, Lazuri, Laz culture, Laz language, new year in laz culture, month of the year in laz language, golden fleece, mingrelians

Keşfetmeniz İçin Bekleyen Bir Dünya: Laz Enstitüsü web sayfası

Laz Enstitüsü web sayfası
Laz Enstitüsü web sayfası

Laz kültürünün derinliklerine dalın ve zengin tarihini keşfedin. Laz Enstitüsü web sayfası, Laz dili, kültürü, tarihi ve edebiyatına dair benzersiz bilgilerle dolu. Sadece bir tık uzağınızda, bu renkli dünyayı keşfetmek için sizleri bekliyoruz.

Laz Enstitüsü, Laz kültürünün canlı tutulması ve yayılması için çalışıyor. Sayfamız, bu benzersiz kültürün derinliklerine dair bilgilerle dolup taşıyor. Edebiyatından tarihine, dilinden sanatına kadar Laz kültürünün her yönünü keşfedin.

Laz Enstitüsü web sayfası

Siz de Laz kültürüne katkıda bulunmak ister misiniz? Önerileriniz bizim için değerli! Web sitemizi ziyaret edin, fikirlerinizi paylaşın ve Laz kültürünün geleceğine yön verin. Laz Enstitüsü, sizin sesinizle daha da güçleniyor.

Web sitemizdeki kaynaklardan yararlanın ve Laz kültürünün zenginliğini keşfedin. Laz Enstitüsü, sizleri bekliyor. Hemen tıklayın ve bu büyüleyici kültürel yolculuğa katılın!”

BİZİM LAZLIK HİKAYEMİZ Serisinin Yaratıcısı İrem Kulaber’le Konuştuk

Laz Enstitüsü’nün çağrısı ile biraraya gelen gönüllülerin oluşturduğu sosyal medya ekibi tarafından hayata geçirilen bu serüven, Lazlık hikâyelerini, kişisel bağları, kültürel etkileşimleri ve sözlü tarihin zenginliğini dinleyicilerle buluşturmayı hedefliyor. Podcast serisinin moderatörü Ardeşenli İrem Kulaber’in kendi hikâyesi ve derin bağları üzerinden yola çıkan bu yolculuk, gençleri ve genç kalanları konuk ediyor; onların Lazlıkla ilişkilerini, kültürü günümüze taşıma çabalarını ve dillerin korunmasına dair yaşadıkları deneyimleri ilk defa bu seride dinliyoruz.

“Bizim Lazlık Hikâyemiz” podcast serisini başlatma fikri nasıl oluştu ve bu konuyu seçmenizin özel bir sebebi var mı?

2023 yılının mart ayında, Laz Enstitüsü tarafından yapılan gönüllülük çağrısının ardından, bir grup gönüllü bir araya geldik ve bir sosyal medya ekibi kurduk. Bu ekip dahilinde aslında sadece sosyal medyayla sınırlı olmayan birçok proje fikri ortaya koyduk. Podcast fikri, yine bir toplantı esnasında “Ne yapabiliriz?” sorusunun ardından ortaya atılan bir fikirdi. Kolektif bir şekilde geliştirildi. Ben podcast’in moderatörü olarak herkesin Lazlık hikâyesinin çok özel olduğu ve kendi hayat yollarında bir anlamı olduğu kanısındayım. Hepimizin Lazlık Hikâyesi çok eşsiz ve duyulmayı hak ediyor. Satır aralarını okuyabilen kulaklar, aslında konuklarımızın anlattığı birçok şeyin arka metnini de anlayabilir. Bu nedenle, öncelikle ekip üyelerinin birbirini tanımasını ve birbirinin Lazlık hikâyelerini duymasını istedik. Böylece kayda başladık.

Genellikle gençleri konuk olarak seçmenizin altında yatan sebep nedir ve Lazlıkla ilişkilerini anlatmalarını sağlamak için nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

Aslında her hafta toplantılarda birbirini ‘online’ da olsa gören ve en azından iki saat vakit geçiren üyeler olarak birbirimizi tanımanın çok önemli olduğunu düşündüm ve bu yüzden ilk sezonda ağırlıklı olarak sosyal medya ekip üyelerini konuk aldık. Ekip üyeleri de gençlerden oluştuğu için ortaya böyle bir resim çıktı. Fakat bir yandan da aslında gençlerin hikâyesinin de çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. O yüzden bu sefer genelin aksine, ‘biz’ başlayalım ve ‘biz’ yön verelim dedik.

Toplantılar esnasında sohbet ederken birbirimizle ilgili en çok neyi öğrenmek istiyoruz, hikâyeyi ilk nereden başlatmak ve hangi duraklara uğrayarak ilerletmek iyi olur diye çok düşündük ve ortaya bir soru seti çıktı. Sorular çocukluk, kimlik, kültür ve sosyal sorumluluk olarak dört başlığa ayrılıyor. Bu şekilde aslında pek açık nokta bırakmadan bütüncül bir yaklaşımla kişinin Lazlık yolculuğuna konuk olabiliyoruz.

Siz kişisel olarak Lazlıkla nasıl bir bağ kuruyorsunuz ve bu bağın projenize etkisi nedir?

Bu sorunun cevabını podcast’in sezon finalinde de uzun uzadıya ele aldık. Benim hikâyem aslında biraz buruk. Ben otuz bir yaşındayım. Edebiyat ve iletişim okudum, ikisi akıcı dört dil biliyorum. Gazetecilik ve radyo programcılığı yaptım. Hayatım boyunca kültürler ve farklı dillerle ilgilenmiş olsam da Lazcayla bağım güçlü değildi. Kendi hikâyeleri sonucu Ardeşen’den kopup Bursa’ya yerleşmiş bir ailenin çocuğu olarak babam, bizim kendi çekirdek ailemizde Lazca ve Laz kültürünü yaşatan bir figür değildi. Benim için Lazcayla kurduğum bağ dedem ve babaannemin kendi aralarında konuştukları o gizemli dil ve memleketten gelen akrabalarla uzun uzadıya ettikleri muhabbetler demekti. Hem içinde doğduğum ev hem ortam ve koşullar sebebiyle Lazcayla o güçlü bağı ne yazık ki henüz çocukken kuramadım. Fakat 2021 yılında bu kültürle bağım olan babamı kaybettim. Onun en büyük özlemlerinden biri memleketti. Onu kaybetmemin ardından bir sırt çantasıyla köye gittim. On beş gün boyunca tamamen Lazca konuşulan köyde babamın yasını tutan onun en sevdiği halaları ve amcalarıyla vakit geçirdim. Orada dönüştüm. Bu dilin benim dilim olduğunu ve bu dili öğrenmenin boynumun borcu olduğunu hissettim ve Lazca derslerine başladım. Benim bu kültür için bir şeyler yapmam gerek dedim. Babamı kaybetmenin yasını Lazcayı kaybetmemek için üreterek tutuyorum.

Bu podcast serisi ile ne tür hedefler ve amaçlar güdüyorsunuz? Dinleyicilerinizden ne tür tepkiler alıyorsunuz?

Ben, sözlü tarihin çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Sözlü tarih, yazılı tarihin ıskaladığı noktalara ışık tutar. Her zaman galibin ve güçlünün değil, aksine söz verilmeyenin, yazılı tarihe imkân bulamayanın, hane içinin, kadınların, azınlıkların hikayelerine ışık tutar. Bireyin belleğinden anlatıları inceler. Lazcanın da en büyük kültür kaynağıdır sözlü tarih. Dilden dile aktarılan destanlar, ağıtlar, maniler ve masallar, özellikle de evin büyük kadınlarının ağzında can bulur. Benim en büyük isteğim kendi ‘ufak’ hikayelerimizle çıktığımız bu yolda, gelecek için bir arşiv oluşturabilmek. İleride kimler konuk olur bu podcaste bilmiyorum. Ama kişisel belleklerden hikayeler damıtmak ve onların internette bir yerlerde her an ulaşılabilecek şekilde var olduğunu bilmek çok kıymetli. Hedefimiz uzun yıllar sürecek bir podcast olması, birçok bölümde, yüzlerce konuk almak. Lazcanın Laz olmayanlar nazarında da görünür olması. Lazcanın bir bölge şivesi olmadığını, başlı başına bir dil olduğunu gösterebilmek. İlk sezonun sonuna doğru artık konuk olmak istediğini söyleyerek bize ulaşan insanlar oldu. Bence bu çok güzel bir şey. Tepkiler, aldığımız yorumlar hep motive ediyor.

Bu yolculukta karşılaştığınız en büyük zorluklar ve elde ettiğiniz başarılar nelerdir?

Aslında başından beri bu yayınları Lazca yapabilsek keşke diyoruz. O da olur. Bence o da başka bir program konusu. Bu üzerine çok düşünüp konuştuğumuz bir şey. Aslında şu an Lazca bilmeyen kesime hikâyelerimizi ulaştırmayı öncelik edindik. Fakat hiçbir zaman bir tercih yapmak zorunda değiliz. Keşke daha da kalabalık bir ekip olsak da bunların her birini her an üretebilsek eş zamanlı olarak. Buradan bir kez daha ilgililerine bize katılmaları için bir gönüllülük çağrısı yapmış olayım.

Laz kültürünü gençler arasında ve genel olarak daha geniş bir kitleye tanıtmakta bu podcast’in rolü nedir?

İlk on bölümü sadece Spotify üzerinden yayınladık. Sonrasında bütün bölümlerimizi YouTube’a da koyduk. Programın dinleyici kitlesine baktığım zaman 28-34 yaş arası, en büyük çoğunluk olan %45’lik kesim oluşturuyor. Bu da demektir ki gençlere ulaşmak konusunda bir başarı elde etmişiz. Şahsen ben, Lazca’nın gençler, Lazona dışındaki, hatta Türkiye dışındaki insanlar tarafından da konuşulan bir dil olduğunu fark ettiğim zaman çok heyecanlanmıştım. Bu, dilin ‘ölmediğine’ ve hala öğrenilerek konuşulduğuna dair muhteşem bir coşku yaratmıştı içimde. Bence gençlerin, hatta belki de 25 yaş altı kesimin de bunu görmeye ihtiyacı var. Lazca bizim dilimiz ve onu öğrenmek can suyu kıymetinde.

“Bizim Lazlık Hikâyemiz” için gelecek planlarınız ve hedefleriniz nelerdir? Seriyi genişletmeyi düşünüyor musunuz?

İstiyoruz ki “Bizim Lazlık Hikâyemiz” uzun sezonlar sürsün, hatta ileride daha ünlü kişileri de konuk alalım. Ana akımda isim yapmış kişilerin Lazlık hikâyelerini, medyada pek de paylaşmaya olanak bulamadıkları hikâyeleri dinleyelim. Laz müziği Türkiye kültüründe çok önemli bir yere sahip. Hatta Lazcanın en baskın kolu diyebilirim. Çok isterim ki Laz müziği yapan müzisyenlerle konuşup belki de pek duyulmayan hikâyelerine kulak verelim. Dileğimiz daha çok konuk, daha çok hikâye.

Bu projede yer alırken yaşadığınız en unutulmaz anı veya en etkileyici hikâye nedir?

Aklıma ilk gelen enstitü kurucumuz İsmail Avcı Bucaklişi’yle bölüm kaydederken, kırk beşinci dakikada daha üçüncü soruda olduğumuzu fark etmem ve “Hocam sizin hayatınız bu podcasti aşıyor, gelin biz sizinle yepyeni bir program yapalım” diyerek bölümü hızlıca toparlamam oldu. İsmail Avcı Bucaklişi Lazca için çok emek vermiş biri. Ondan duymamız gereken çok şey var, geçmişe ve gençliğine dair, Lazcayla harmanlanmış çok güzel hikâyeleri var.

Bölümleri kaydederken yeri geliyor çok duygusal anlar yaşıyoruz. Bazen de o kültürün verdiği hayranlıkla ne kahkahalar atılıyor. Her bölüm bizim Lazlığa ne kadar hayran olduğumuzla ilgili çok güzel anılar yaratıyor. Ama o “babaanne” figürü hep orada. İş dönüp dolaşıyor ve o Türkçe bilmeyen ve torununu canından çok seven o babaanneye dayanıyor. İşte ona bayılıyorum. Hikâyeler hep onun sayesinde başlamış.

Laz kültürünün korunması ve gelecek nesillere aktarılmasında medya ve podcast’lerin rolü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok önemli olduğunu düşünüyorum. Podcast içinde hep tartışılan konulardan biri de bölgede Lazlığı yaşayan insanların Lazca için bir şeyler yapma telaşının olmaması ve bunun daha çok bizim üzerimize düşen bir yük olması. O insanlar zaten bunun üzerine düşünmüyor, çünkü hali hazırda bu onların hayatı, bu onların dili. Onlar en güzelini yapıyor, bunu yaşıyor. Fakat biz, akademik eğitim almış olanlar, belki birkaç dil öğrenerek dil eğitimi hakkında fikri olanlar, seyahat edenler, sosyal medyada üreten insanlar olarak onlardan aldığımız mirası işleyerek diğerlerine aktarmalıyız. Bu noktada da sosyal medyanın çok işlevsel bir kanal olduğu kanısındayım. Son yıllarda podcast dinleme alışkanlıkları çok artmış durumda. Yürüyüş yaparken, evde bir şeylerle meşgulken gerçekten çok iyi bir yoldaş. Ben şahsen inanılmaz bir podcast tüketicisiyim. İki kişinin gerekirse iki saat süren yayınlarını, sohbetlerini dinlemek beni o masanın bir köşesine oturarak onlara eşlik ediyormuş hissi veriyor. Bu yüzden ben de podcasti kaydederken, isterim ki insanlar dinleyici olarak bunu hissetsin. “Bizim Lazlık Hikâyemiz”in birer konuğu olsunlar, biz konuşurken kendi Lazlık hikâyelerine dönsünler. Hatırlasınlar ve aktarsınlar.


1) BİZİM LAZLIK HİKAYEMİZ YOUTUBE
2) LAZ ENSTİTÜSÜ İNSTAGRAM HESABI

Ziller Lazca İçin Çalıyor

Ortaokullarda Seçmeli Lazca Derslerin Olduğunu Biliyor Musunuz?