Geleneksel köy düğünleri günümüz salon düğünlerinden farklı ritüel ve uygulamalara sahne olur. Günümüzde geleneksel düğünler nostalji olarak yaşatılmakta ancak geleneksel birçok uygulama unutulmuştur. Düğünlerde söylenen şarkılar, destanlar, karşılamalar da bu ritüeller çerçevesinde şekillenir.
Gelin çıkartırken, düğün evine giderken söylenen bazı destanlar vardır. Tabiki tulum çalgısı düğün müziğinin vazgeçilmez belirleyicisidir. Tulumla destan ve karşılamalar söylenir.
Düğünlerde karşılamaların yeri ayrı tutulurdu. Lazona’nın birçok yerinde “Selimi ozdamu, Selimi okoretsxu” adı verilen bir ritüel köy düğünlerinin ayrılmaz bir parçasıydı.
Selim çekme, Selim sayma olarak Türkçe ifade edilebilen bu ritüel; damada, kaynanaya, aşçı kadına karşı yapılan atma sözlerden oluşurdu. Atmayı yapan kişi doğaçlama gelişen sözleri helessanın yaygınlaşmış ezgisiyle söyler, kalabalık da koro şeklinde “helessa yalesa” “heyamo heyamo” sözleri ile karşılık verirdi. Bu gelenek erkekler tarafından gerçekleştirilirdi .
Düğünün en eğlenceli kısımlarından birisi de tulumun çalındığı ve horonun oynanıldığı bölümdür. Horon Lazlar tarafından ciddi bir ritüel olarak ele alınır. Horon geçmişte ağırlıklı olarak erkeklerin oynadığı bir oyundur . Horana katılmak isteyenler etraftaki köylerden de gruplar halinde gelirdi. Ancak horonu ilk başta yaşlı erkekler oynardı ve kimseyi halkaya almazlardı.
Horonun yaşlı erkekler tarafından oynandığı ilk bölümünden sonra damat horona davet edilirdi. Bu sırada horon biraz daha yavaş oynanırdı. Bazı yerlerde tulum çalarken yere çömelilir ve horondakilerin başına mendil, yanlarına kavrulmuş fındık koyulurdu. Sırasıyla damadın babası, amcası gibi büyükleri de horona davet edilirdi. Bu sayede horon halkası geniş bir alana yayılırdı.
Bu oyun Arhavi yöresinde de Sica Mekhoru/Damat Bağlama adı altında oynanan bir oyun halini almıştır. Atma türkü söyleyen horoncu başına koro, “va ha hay” nakaratları ile eşlik ederdi (Avcı, 2011:29). Horondan sonra tekrar atışmalar başlar. Yeniden horon oynanır. Sabahın ilk ışıklarına kadar devam eden eğlence son bulurdu.
Arhavi yöresinde “Vaha hay” nakaratlarıyla birlikte söylenen karşılama tıpkı helessa yalesalar gibi düğünlerin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Helessa yalesaya benzer bir yapıda şair ezgili bir biçimde sözleri söylüyor. Daha sonra koro “vaha hay” nakaratıyla karşılık veriyor. Bazı yerlerde şair koroya dönerek sorular soruyor ve koro da karşılık veriyor.
(4/4) Ritimde oynanan oyunun fora adı verilen kısmında söylenen bu karşılama düğündeki aşçı kadına, kayınvalideye, kayınbabaya ve damata söyleniyor. Bu açıdan baktığımızda Helessa Yalesa’da da aynı durum söz konusu. Dolayısıyla Lazona bölgesinin batısıyla doğusu arasında düğünlerde aynı amaçlarla söylenen fakat birbirinden farklı söz ve ezgiye sahip iki karşılama örneği bulunduğunu söylemek mümkün.
Düğünden sonraki gün ya da birkaç gün içinde gelin baba evinde kalmaya gider ve yine bir sofra hazırlanırdı. Ancak burada önemli olan sofrada pişmiş bir tavuğun olmasıydı. Pişmiş tavuk sofrada örtülerek saklanır, eniştenin tavuğu bulup çalmaya çalışması beklenirdi. Enişte tavuğu bulup, çaldığında ise hep birlikte “mulun mola moxtay mola” adlı şarkı söylenirdi. Bu ritüel Lazca’da Khuçxe Tava olarak bilinir. Sözler bazı yerlerde Türkçe bazı yerlerde Lazca olarak söylenmektedir. Laz şair Hasan Helimişi’nin 45’lik plaklara kaydettiği bu şarkı tamamen Lazca söylenmiştir.
*Bu bilgiler Onur Kahveci’nin yayımlanmamış “Laz Müziği:Yerel Pratikler, Piyasa ve Yeniden İnşa” adlı çalışmasından alınmıştır.